Gencecik insanlar Abdulah Öcalan’ın hapishane koşularının düzeltilmesine dikkat çekmek için kendi hayatlarına san veriyorlar, ama eminim ki sayın Öcalan bu durumdan rahatsızdır. Çünkü hiçbir lider gencecik insanların kendisi için ölmesine izin vermez.

DTK Eşbaşkanı ve Hakkâri milletvekilli Leyla Güven’in başlatmış olduğu açlık grevi 150 gününü bu saatler itibarı ile doldurmuş oldu.

Gerek cezaevlerinde gerekse de dışarda binden fazla kişi açlık grevi eylemlerine devam ediyor.

Şimdiye kadar 9 kişi öldü.

Ve bu sayıların her geçen gün artacağı korkusu ve endişesini yaşıyoruz.

17 ilden 287 demokratik kitle örgütünün imza attığı “Ölüme karşı yaşamı savunuyoruz” başlıklı açıklamayı Emek ve Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü Mehmet Şirin Gürbüz yaptı. Açıklamada iktidara çağrıda bulunarak hukuk çerçevesinde taleplere karşılık vererek bu eylemlerinin bitirilmesi talep idildi. 

Emek ve Demokrasi Platformu açıklamanın devamında; “Tüm toplumsal kesimler ciddi bir baskı ile susturulmak istenmektedir. En temel hakların kullanımı bile hukuksuz bir şekilde engellenmektedir. Git gide hukuk devletinin normlarından uzaklaşma ve hak ihlalleri bizleri ciddi bir şekilde kaygılandırmaktadır.” diyerek kaygılarını dille getirdiler.

Evet platformun açıklamasından da anlaşılacağı üzere, Türkiye’nin artık hukuk ve insan hakları kavramına çok uzak olduğu,  hapishanelerde hayatına son verenler iktidarın umurunda olmadığı anlaşılıyor.  

Avrupa Birliği üyelik sürecinin devam ettiği, birkaç sene önce olsaydı, belki iktidar adım atmak zorunda kalabilir ve çözüm arayabilirdi. Ama günümüzde açlık grevi eylemi çerçevesinde hayatına son verenlerin AKP iktidarının umurunda olduğunu sanmıyorum.

Zaten gündemlerinde öyle bir şey de yok. Havuz medyasında bir satır dahi olsa haber olarak yer bulmuyor.  

150 gündür binden fazla kişi açlık grevinde ve şimdiye kadar 9 kişi öldü. İslami kuralarından olan, “ölü ve cenazeye saygı düsturları”, kendisini muhafazakar olarak tanıtan iktidar tarafından ayaklar altına alınarak, bu 9 kişinin cenazesi bir kuşatma altında, adeta kaçırılarak gecenin bir vakti gömüldü.

Ayten Beçet’in cenazesine ailesinden sadece 5 kişinin katılmasına izin verildi. Gece yarısından sonra gömüldü.  Zülküf Gezen’in cenazesi gece saat saat 00.20’de Diyarbakır Havaalanına getirildikten sonra ailesi aranarak; “Cenazenizi iki saat için de defn edeceğiz. Haberiniz olsun. İster gelin ister gelmeyin. Ama 9 kişiden fazla kişi gelirse sizi mezarlığa almayacağız.” denilerek saat  02.30’de Diyarbakır Yenikapı mezarlığında defnedildi.

Yukarıda yazdıklarım bu eylemin iktidara bakan yönüydü.

Peki Emek ve Demokrasi Platformu’nun Abdullah Öcalan’a ve açlık grevi eylemine devam eden kişilere de çağırıda bulunması gerekmiyor muydu?

Hayatına son veren Mahsum Payam 22 yaşındaydı, Medya Çınar ve  Ayten Beçet 24 yaşındaydı.

Daha hayatının baharında bu gencecik insanlar.

Zaten hayatından vazgeçerek, uğruna inandıkları davaları uğruna özgürlüklerinden mahrum zindan hayatı yaşıyorlardı şimdi de hayatlarına tamamen son verdiler.

Bu gencecik insanların yaptığı bu eylemi saygıyla karşılıyoruz.  

Ama bir lider, gencecik insanların kendisi için hayatlarına son vermelerine izin vermemeli.

Eminim ki sayın Öcalan’da bu dumurdan hoşnut değildir. Bu insanların kendi hapishane koşularının düzeltilmesi için, kendi hayatlarına son vermesine razı değildir.

Ama bunu hoşnutsuzluğunu dile getirecek koşullar hazırlanmalı. Avukatları bir an önce görüşmesine izin verilmeli. Böylece avukatları aracığı ile yapacağı biraçıklama ile bu konuda ne düşündüğünü anlamış oluruz. 

Her geçen gün ölü sayısının artmasının yanı sıra, açlık grevine devam eden herkes için kaygılıyız. Zira kritik süreç aşıldıktan sonra, açlık grevine son verse dahi, başta beyin olmak üzere bir çok organı hasar görecektir, bu durumda eski sağılığına kavuşması imkanı çok zor olur.

Durum daha vahim olmadan, Öcalan’ın bu ölümlerin durdurmasına olanak sağlanmalıdır. Yoksa her geçen gün daha ölüm haberleri artacaktır.