Platonik aşkı bilirsiniz. Hayatımızın bir döneminde, hepimizin bir platonik aşkı olmuştur. Bu aşkta duygular karşılık bulmaz, tek taraflıdır.

Hep bir umut içerisinde olursunuz.

Ya bir gün o da beni severse? Sorusu aklınızın bir kenarında her zaman durur. Ama o gün hiç gelmez. Sevginiz, umudunuz ve acılarınızla kalırsınız.

Onun ilgisini çekmek için her şeyi denersiniz. Onun iyiliğini istersiniz. Ona faydalı şeyler yaparsanız, onu korumaya çalışırsınız ama o bunun farkında olmaz.

Çünkü onun gönlünde başkası vardır.

HDP de aynı duygular içerisinde, CHP’nin etrafında dolanmakta.

Ya bir gün beni severse? diye umutla bekliyor. CHP’den gelecek ufak bir cilveye, bir göz kırpmasına koşarak gidecektir.

Maalesef beklediği o işaret gelmeyecektir, zira CHP’nin gönlünde İYİ Parti var. Onlar kendi aralarında bir aşk yaşıyorlar.

HDP Batı illerinde, Belediye Başkanı için adaylarını hala açıklamadı. Acaba CHP’ye destek olmak için Batı ileride seçime katılmayacak mı?

Aşığın maşuğu düşündüğü gibi, HDP de CHP yeter ki kazansın diye Batı illerinde aday göstermeyerek CHP’ye destek olacak söylentileri ortalıkta dolaşıyor.

Siyasi partiler arasında aşk olmaz. Duygusal ilişkiler olmaz.

İttifak olur, mantıklı ve çıkara dayalı ilişkiler olur.

Mantıklı ilişki bir ittifak gerektirir. Yapılacak bir ittifakın da şartları bellidir.

Örneğin, İstanbul’da Büyükşehir ve ilçelerinde CHP’ye destek olacaksan, CHP’nin de  Osmangazi, Sultangazi, Esenler, Sultanbeyli, Bağcılar, Esenyurt gibi Kürtlerin yoğun yaşadığı ilçelerde aday göstermeyerek HDP’nin gösterdiği adayı desteklemesi gerekir. Mantıklı bir ittifak bunu gerektiriyor.

AKP ile MHP bunu yaptı. CHP ve İYİ Parti de böyle bir seçim ittifakı yaptı.

Bir başka alternatif eğer ki HDP Batı’da aday göstermez buna karşılık CHP’de doğuda seçimde çekilirse, buda mantıklı bir ittifak değil, çünkü CHP’nin zaten doğuda seçim etkileyecek hiçbir potansiyeli yok.

Batı illerinde seçime katılmasının AKP’nin yararına olacağının elbette farkındayım. Ben AKP’nin ekmeğine yağ sürsün demiyorum. Sadece pragmatik davranması gerektiği kanısındayım.

Kürt siyasi hareketi HDP’ye kadar olan süreçte, hep alternatif üçüncü bir siyasi güzergâh belirlemiştir kendisine. HDP ile beraber CHP’ye bir meyli ve aşkı oluştu.

HDP’nin AKP antipatisi CHP’ye kayıtsız şartsız destek gerektirmez. Kürtlerin çıkarlarını ve menfaattarını göz önünde bulundurması gerekir. 

Daha 4 gün önce Hatip Dicle, Selahattin Demirtaş’ın ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ sözünün doğru bulmadığını açıkladı.

HDP’nin öncelikli görevi sistem değişikliğini engellemek değil, hangi sistemin Kürtlerin faydasına olduğu bilip ona göre bir politika yürütmesi gerekir.

 Kürtlerin  talepleri var. Hangi sistem bu talepleri karşılıyorsa ona göre ilişki ve ittifak geliştirmesi gerektiği kanısındayım. Mantıklı siyaset bunu gerektiriyordu.

Tekrar konumuza dönecek olursak, HDP’nin CHP ya da AKP arasında bir tercih yapmak zorunda olduğunu düşünmüyorum. Ve Kürtlerin bir türlü cevabını bulmadığı bu soruyu tekrar soruyorum:

Kürtler için CHP’nin AKP’den ne farkı var?

Ya da sol hareketlerin cemaat ve tarikatlardan ne farkı var?

Bu soruya kimisi kızacak, herkes bağlı olduğu siyasi parti veya örgüt ya da tarikatın daha iyi olduğunu söyleyecek.

Ama Kürtlerin temel hak ve hukuklarına bakışı açısı itibarı ile aralarında bir çizgi kadar fark yok…